47,7751
41,0387
4.479,77
Osmanlı’nın yıkılışı sadece bir siyasi çöküş değil, aynı zamanda bir medeniyet iddiasının tarihe gömülmesiydi. Bu yıkılışla beraber en büyük darbeyi ümmet bilinci aldı. Asırlardır aynı kıbleye yönelen, aynı kelime-i tevhidi haykıran Türk, Kürt ve Arap; bir gecede birbirinden koparılmadı belki ama gönüllerine görünmez duvarlar örüldü.
Siyonist ve emperyalist güçler, tarihin bu kırılma noktasını çok iyi okudu. Müslümanların yüreklerindeki en büyük bağın iman bağı olduğunu biliyorlardı. Bu bağı zayıflatmadan, ümmeti birbirine düşürmeden sömürü projelerinin başarı şansı yoktu. Bunun için “din, milletin ilerlemesine engeldir” yalanını zihinlere nakşettiler. Bir yanda Müslümansız bir Türk kimliği, diğer yanda İslam’dan soyutlanmış bir Kürt ve Arap kimliği inşa ettiler.
Peki sonuç ne oldu? Aynı Allah’a inanan, aynı ezana koşan, aynı ümmetin evlatları olan bizler; suni sınırların, uydurulmuş ideolojilerin esiri olduk. Birbirimize şüpheyle, öfkeyle bakar hale geldik. Oysa Rasulullah (s.a.v.)’in “ Müslüman Müslüman’ın kardeşidir” hitabı, kavmiyet üstü bir hakikati hatırlatıyordu: Biz, kanımızla değil imanımızla kardeşiz.
Bugün ümmet coğrafyasına baktığımızda Filistin’de, Gazze’de, Suriye’de, Doğu Türkistan’da akan kanın arkasında bu bilinç kaybı yatmıyor mu? Kardeşini unutan, ümmetini unutan Müslüman; emperyalizmin ve siyonizmin en kolay avı haline gelmedi mi?
Şimdi kendimize dürüstçe şu soruyu sormamız gerekiyor: Biz hangi kimliği inşa ediyoruz? Allah’ın bize verdiği en büyük şeref olan “Müslüman” kimliğini kavmiyetin gölgesine mi gömüyoruz, yoksa onu yeniden diriltmek için mi yaşıyoruz?
Ümmet bilincini ihya etmeden ne Türk’ün onuru, ne Kürt’ün izzeti, ne Arap’ın hürriyeti kurtulabilir. Zira mazlumların gerçek gücü, emperyalistlerin çizdiği sınırların ötesinde; gönüllerimizdeki iman ve kardeşlikte saklıdır.
O halde vakit, kavmiyetin ötesine geçip iman eksenli bir kimliği yeniden diriltme vaktidir. Unutmayalım: Ümmet, ancak İslam ile ayağa kalkar. Çünkü Allah’ın vaadi açıktır: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin.” (Âl-i İmrân, 103)
İşte asıl kurtuluş reçetesi budur. Tesirli olan da, bizi yeniden bir araya getirecek olan da budur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.