47,7751
41,0387
4.479,77
Bu vatanın bütün evlatları düşmanları çok iyi tanıyorlardı. Onlar en başta Allah’ın hükümlerini kaldırıp kendi kanunlarını uygulayacaklardı.
Hanımların tesettürlü kıyafetlerine ilişeceklerdi (Nitekim iliştiler de… Ayıntap’ta Şehit Kamil Hadisesi, Maraş’ta Sütçü İmam hadisesi unutulmamalıdır.) Öte yandan bu vatan semalarında dalgalanan ay-yıldızlı bayrakları indirip kendi bayraklarını asacaklardı. Herkes hürriyetini kaybedecek, bu kâfir ve zalimlerin boyunduruğu altında yaşayacaklardı. Böyle bir hayat, ölümden beterdi ve bizim insanlarımız bunu asla kabul etmezdi. Tarih boyunca da kabul etmemişti.
İşgal bölgelerinde halk derhal gerekli tertibatı alıp cihat düzenine geçmişlerdi. Mesela Ayıntap’ta “Cemiyet-i İslamiye” kurulmuş, bu teşkilat daha sonra Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine dönüşmüştü. Bu teşkilatın yapısı küçük bir devlet modeli idi. Askeriye, maliye, sıhhiye birimleri vardı. Silahlı çatışmalar için hazırlıklar yapılmakta, eli silah tutan gençlere savaş eğitimi verilmekte idi. Mondros Mütarekesinden sonra memleketlerine dönen subaylar, assubaylar ve cephede vuruşmuş neferler bu gençlerin eğitimlerimde vazife almaktaydı. Silah ve cephane alımı için herkes maddî katkıda bulunuyor, hanımlar altınlarını, kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri veriyorlardı. Bu şekilde temin edilen maddî kaynaklarla, Halep civarından silahlar tedarik edilmekte idi.
Cihad ruhu ve şuuru bütün vatan evlatlarında çok ileri seviyede idi. Ayıntap’ta Şahin Beyi hatırlayalım. Bu kahraman yıllarca muhtelif cephelerde savaşmış, mütareke sonrasında memleketine dönünce evinde yalnızca bir gece kalmış, ertesi günü Cemiyet-i İslamiye’ye gidip vazife istemiştir. Cemiyet, bu tecrübeli askere hayatî bir vazife vermiştir. O sırada Adana, Antep, Maraş ve Urfa işgal altındaydı ve düşmana silah, cephane ve lojistik destek Suriye üzerinden gelmekte idi. Şahin Beyin görevi, Kilis-Antep arasındaki bölgede durarak düşmanın geçişini engellemekti. Bu kahraman subaya verilen emir şuydu: “Çarpışacak askerlerini ve silahlarını sen bulacaksın.” Şahin Bey o civardaki 25 köyü dolaşmış, eli silah tutanlara hızlandırılmış askerî eğitim vermiş, işte bu mücahitlerle Kilis yolu üzerinde pusu kurarak düşman birliklerini perişan etmiştir.
Üst üste mağlup olan Fransızlar, 25 Mart 1920 tarihinde, 8 bin piyade, 200 süvari, bir batarya top, 16 ağır makineli tüfek, tanklarla yola çıkmışlardı. Şahin Bey ve emrindeki mücahitler bu düşman birlikleriyle 3 gün üç gece savaştı. Ellerindeki silahların mermisi bitmişti. 28 Mart sabahı Şahin Bey bütün askerlerine ric’at edip Antep Cephesine gitmelerini emretti. Kendisi tek başına savaşacaktı. Zira vazifeyi alırken söz vermişti:”Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep’e giremezler.” Söz verdiği üzere, düşmanın geçtiği köprünün üzerinde son mermisini atana kadar vuruşmuş, mermileri bitince tüfeği yere çalıp kırmış ve yumruklarını sıkarak düşmanın üzerine yürümüş, oracıkta süngülenerek şehit edilmiştir.
Şahin Beyin şehit düşüşünü gören 14 çocuk Dokurcum Değirmenine sığınmıştı. Bu çocuklar Antep’ten mücahitlere yiyecek getirmişlerdi. Savaşı tepeler üzerinden seyretmiş, Şahin Beyin de şehit olduğunu görünce, “Değirmene saklanıp geceyi geçirelim, sabahleyin Antep’e döneriz” demişler, ancak düşman bu çocukları fark etmiş, bu silahsız yavrucukları değirmenin önünde kurşuna dizerek şehit etmişlerdi.
Şahin Beyin oğlu Hayri ve pek çok çocuk kahraman, ya haberleşmede, ya da bizzat savaşarak cihad vazifesini hakkıyla yerine getirmişlerdi.
Düşman bir beldeye saldırdığında cihat emek o beldedeki herkese farz-ı ayn olmaktaydı. Şayet o belde ahalisinin gücü düşmanı defetmeye yetmezse bu defa cihat etraftaki bütün Müslümanlara farz olmakta idi. Antep Harbi 1 Ocak 1920’den 8 Şubat 1921 tarihine kadar devam etti. Komşu vilayet olan Maraş’ta ise düşmanla savaş, 21 Ocak 1920’de başlamış, 12 Şubat 1920’de bitmişti. Bu şehrin bazı kahramanları Antep harbine iştirak etmiştir. Bunlardan biri Aşıklıoğlu Hüseyin’dir. Uzun yıllar Yemen cephesinde, daha sonra Balkanlar’da ve Çanakkale cephesinde savaşmış, mütarekeden sonra memleketine dönünce Maraş’ta düşmanla vuruşmuş, şehrin kurtuluşundan sonra bu defa Antep’teki kardeşlerinin yardımına gitmiştir. Saraç olan Hüseyin dükkanında çalışırken tellalın şu şekilde çağrı yaptığını işitir: “Allahını seven Anteb’e gitsin. Antep’te gavurlar Müslümanları kuşatmıştır. Gavurlar güçlüdür. Müslümanların sonu gelmektedir. Onlara yardıma koşmak üzerinize farzdır. Zira biz onlara en yakın vilayetiz.” Bu çağrıyı işiten Hüseyin, dükkanını kapatmış, eve koşmuş, hanımından tüfeğini ve fişekliği getirmesini istemiş, hanımının “yarın kurban bayramı. Bayramdan sonra git” talebini reddetmiştir. Hüseyin şöyle demektedir: “Olmaz. Şer’an caiz değildir. Bir tek merdiven ayağı çıkmam bile doğru değildir.” Böyle diyen Hüseyin silahını alarak Antep harbine iştirak için yola çıkmıştır. (18 Ağustos 2025)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.