37,5927
34,2473
2.925,21
Siyonist rejimin Lübnan'da gerçekleştirdiği terör saldırıları, CHP'nin rakı masasından yaptığı siyaset, vergi usul kanununda değişiklik ve fahiş fiyat sorunu, mülteci düşmanlığı ve ırkçılık, "kültür yolu" festivalleri ve GSM operatörlerinin fahiş zam yarışına dair değerlendirmelerde bulunan Demir, ayrıca BM'nin Filistin kararı ile ilgili de açıklamalarda bulundu.
Açıklamalarına siyonist rejimin Lübnan'da gerçekleştirdiği terör saldırıları dair değerlendirmelerde bulunarak başlayan Demir, "siyonist işgal rejiminin çağrı cihazları, telsiz ve kablosuz cihazlar üzerinden Lübnan'a yönelik başlattığı terör eylemleri, dün yapılan saldırılarla tamamen bir soykırıma dönüştü. Yüzlerce kişinin şehit olmasına ve binlercesinin yaralanmasına sebep olan bu saldırılar dünyanın gördüğü en büyük terör eylemlerinden bir tanesidir. siyonist işgal rejiminin terör saldırılarında şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz." dedi.
"Terör çetesi durdurulmazsa bugün Beyrut'ta patlayan bombalar yarın Kahire'de, Amman'da patlayacak!"
siyonistlerin saldırılarına karşı "İslam dünyasını kilitleyen askeri üsler kapatılmalı, işgalci ve finansörlerine başta enerji olmak üzere her alanda ambargo uygulanmalıdır" diye çağrıda bulunan Demir şunları kaydetti:
"Gazze'deki soykırımına göz yumulan işgalciler artık işgalin boyutunu Lübnan'ın içine kadar genişletmektedir. İslam dünyasının utanç verici sessizliğinden ötürü her geçen gün dozu artan bu saldırıların gittikçe genişleyeceği ve acilen durdurulmazsa bütün bölgeyi ateşe vereceği ve sessiz kalmanın bedelinin çok ağır olacağı bilinmelidir.
Güveni yok eden, sınır ve kural tanımayan bu terör çetesi durdurulmazsa bugün Beyrut'ta patlayan bombalar yarın Kahire'de, Amman'da patlayacaktır. İslam dünyasının göbeğinde yaşanan bu saldırılara karşı belli aralıklarla kınama için toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı artık dünyada alay konusu haline gelmiştir. Acilen ortak bir eylem planı dahilinde işgalcilere ve finansörlerine karşı harekete geçilmelidir. İslam dünyasını kilitleyen askeri üsler kapatılmalı, işgalci ve finansörlerine başta enerji olmak üzere her alanda ambargo uygulanmalıdır."
"CHP'nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel 'tüm tuşlara basarak' kendince siyaset yapıyor"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in partisinin çapsızlığını tutarsız politikalarla örtmeye çalıştığını söyleyen Demir, "Son dönemde partimizi asılsız ithamlarla, yalan ve iftiralarla hedef alan CHP, bu yolla siyasi çapsızlığının üzerini örtmeye çalışırken bir yandan da izlediği tutarsız politikalarla dikkat çekiyor. CHP'nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel 'tüm tuşlara basarak' kendince siyaset yapıyor. Ne bir çizgisi var ne de bir ilkesi. Özel, hedef kitle olarak düşündükleri bir kısım muhafazakârın desteğini almak ile kendi tabanı Kemalist, seküler kitlenin taleplerini karşılamak arasında git gel yapıyor." şeklinde konuştu.
"CHP ve ezan kelimeleri bir cümlede geçiyorsa üçüncü kelime 'zulüm' kelimesidir, garanti kelimesi değildir"
"Kemalist taban sıkıştırdığında 'medreseler gerici kurumlardır' şeklinde açıklama yapan CHP yöneticileri, muhafazakâr kesimi ikna etmek için de cami açılışlarına koşturuyor." ifadelerini kullanan Demir, Özel'in rakı vaadini de hatırlatarak, "Onlarca yıl 'dini siyasete alet etmek' cümlesi üzerinden dindarlara kan kusturan, ezanı, başörtüsünü, Kur'an kurslarını yasaklayan, camileri ahıra dönüştüren CHP, 'ezanın garantörü' olduğunu bile iddia edebildi. CHP ve ezan kelimeleri bir cümlede geçiyorsa üçüncü kelime 'zulüm' kelimesidir, garanti kelimesi değildir. CHP Genel Başkanı ezanın garantisi olduklarını söyleyince ezansız Türkiye hayalleri kuran bir kesim tekrar homurdandı, aynı zat bu kez de onların gönlünü kazanmak için 'CHP iktidarında rakı 140 lira olacak' dedi. Özel'in rakı vaadi, seküler mahalleyi mest etmeye yetti." dedi.
"HÜDA PAR olarak; samimiyetsiz, ilkesiz, amaca ulaşmak için her yolu mubah gören, bu anlayışı ve dili şiddetle kınıyoruz"
CHP'nin alkol ile ilgili vaadinin geleceğe ve nesle yapılan en büyük kötülük olduğunun altını çizen Demir, "CHP trolü bazı gazeteciler 'artık bariyer aşıldı, muhafazakârlar rakı siyasetine karşı değil' derken rakıyı vatan sevgisi seviyesine çıkarabilecek kadar sarhoş ve leş kokan yorumlar yaptı. Allah'ın açık bir şekilde haram kıldığı, yuvaları dağıtan, trafik kazaları ile ocakları söndüren kötülüklerin anası ve kadına yönelik şiddetin en temel sebebi olan alkol ile ilgili indirim vaadi geleceğe ve nesle yapılabilecek en büyük kötülüktür. CHP'nin süfli siyaset ve emellerine ulaşmada muhafazakâr kesimi manipüle ve ikna etmek için 'dini söylemleri' bir dolgu malzemesi olarak kullanması düpedüz dini istismardır. HÜDA PAR olarak; samimiyetsiz, ilkesiz, amaca ulaşmak için her yolu mubah gören, aynı anda tüm tuşlara basan ve siyasetin seviyesini diplere çeken bu anlayışı ve dili şiddetle kınıyoruz." diye belirtti.
"Mülteci düşmanlığı ve ırkçılığın İslam topraklarında yeri yoktur"
Mülteci düşmanlığı ve ırkçılık ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Demir, bazı siyasetçilerin ırkçı ve faşizan söylemlerle kamuoyunu kışkırtmaya çalıştığına dikkati çekerek, HÜDA PAR olarak faşizmin ve nefretin karşısında durarak insanlık onurunu savunmaya devam edeceklerini belirtti:
"Emperyalist güçlerin İslam coğrafyalarında başlattığı iç savaşlar, işgaller ve sömürü politikaları, milyonlarca insanı mülteci durumuna düşürmüştür. Ülkemizde bazı 'siyasetçiler' bu mazlum insanları hedef alan ırkçı ve faşizan söylemlerle kamuoyunu kışkırtmakta, bu durum ise mültecilere yönelik suç işleme eğilimini artırmaktadır.
Son yüzyıla kadar yüzlerce ırkın, kültürün bir arada kardeşçe yaşadığı bu topraklarda mültecilere karşı yapılan saldırılar utanç vericidir. Zonguldak'ta bir maden ocağında fenalaşan Afgan işçinin hastaneye götürülmeyip, yakılarak katledilmesi, ırkçılığın nasıl bir canavarlık haline geldiğinin acı bir örneğidir. Hayvanları korumak için dahi seferberlik ilan edilen bir zamanda insan canı sırf ırkından dolayı bu kadar değersiz olmamalıdır.
Mültecilere yönelik saldırıların cezasız kalacağı algısı da onlara yönelik hak ihlallerini ve saldırıları artırmaktadır. Mültecilere yönelik kışkırtıcı, ırkçı ve faşizan söylemler sonucunda meydana gelen saldırıların failleriyle birlikte kışkırtıcılar da en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bunun için gerekli düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki hepimiz Âdem ve Havva'nın evlatları olarak kardeşiz ve eşit haklara sahibiz. Farklı kavim ve milletlere mensup olmamız Yüce Allah'ın ayetlerindendir. Hiçbir ırk, bir diğerinden üstün değildir. Bu zulmün karşısında susmak, suça ortak olmaktır. Biz HÜDA PAR olarak ırkçılığın, faşizmin ve nefretin karşısında durarak insanlık onurunu savunmaya devam edeceğiz."
"Kültür adı altında gösteriş, aşırı tüketim ve eğlence düşkünlüğü özendirilerek toplumdaki ahlaki çöküntü süreci hızlandırılmaktadır"
Açıklamalarının devamında "Kültür Yolu Festivalleri"ni eleştiren Demir, "2021 yılından itibaren her yıl çeşitli illerde düzenlenen ve 2028 yılında 35 ilde yapılması planlanan sözde Kültür Yolu etkinliklerinin Türkiye'nin tarihi ve kültürel mirasını tanıtma ve kültürel turizmi canlandırma hedeflerine çok uzak olduğu ortadadır. 'Kültür Yolu' etkinliklerinin kültürel mirası daha derin bir şekilde ele almak yerine, yüzeysel bir turistik cazibe merkezine dönüştürme çabasına girdiği görülmektedir. Özellikle ahlaki değerlere saygısızlıkta isim yapmış kimi sözde sanatçıların sahne aldığı konserler ve manevi değerlerimizle uyuşmayan yoz eğlenceler, kültürel etkinlik değil kültür emperyalizminin en çarpıcı örnekleridir. Eğlence, müzik ve gösterilere ağırlık verilmesiyle, kültür adı altında gösteriş, aşırı tüketim ve eğlence düşkünlüğü özendirilerek toplumdaki ahlaki çöküntü süreci hızlandırılmaktadır." dedi.
"Filistin/Gazze ile Lübnan'da sivil, kadın, çocuk katliamları yaşanırken, büyük çaplı eğlence etkinliklerinin devam etmesi ahlak ve vicdanla bağdaşmamaktadır"
Kültür Yolu Festivalleri adı altında tertiplenen eğlence organizasyonlarının tasarruf tedbirlerine uygun olması ve Gazze ile Lübnan'da gerçekleşen katliamlar devam ederken büyük eğlence organizasyonlarının sorumlu bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini belirten Demir, şunları kaydetti:
"Büyük bütçeler ayrılarak organize edilen bu etkinlikler yerine toplumun öncelikli ve genel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kamu kaynaklarının israf edilmeden tasarruf tedbirlerine uygun harcanması büyük önem arz etmektedir. Gerek ülkemizde gerekse de dünyadaki insani krizler ve özellikle Filistin/Gazze ile Lübnan'da sivil, kadın, çocuk katliamı gibi trajik olaylar yaşanırken, büyük çaplı eğlence etkinliklerinin devam etmesi ahlak ve vicdanla da bağdaşmamaktadır. Bu tür projelerin manevi değerlerimize uygun olarak daha kapsayıcı ve sorumlu bir yaklaşımla ele alınması gerekmektedir."
"Vergi Usul Kanunu'ndaki değişiklik düzenlemesi sadece faiz lobilerini güçlendirecektir"
Vergi Usul Kanunu'nda değişiklik ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Demir, "Gelir İdaresi Başkanlığı hem işletmelerin hem de tüketicilerin 7 bin liranın üzerindeki mal veya hizmet alımlarında ödemelerin banka veya aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılmasını zorunlu hale getirmeyi planlıyor. Bu düzenleme, nihai tüketicileri de kapsayarak 7 bin lirayı aşan ödemelerde elden ödeme yapılmasını yasaklayacak. Elden ödeme tespit edilen tüketicilere, ödemenin yüzde 10'u kadar ceza kesilecek; bu ceza 5 bin liradan az olamayacak. Sağlam bir alt yapı ve denetim mekanizması oluşturulmadan bu tür düzenlemelerle kayıt dışılık önlenemeyecektir. Vergi mükellefi olmayanları da banka veya kredi kartı ile ödeme yapmaya mecbur eden bu düzenleme sadece faiz lobilerini güçlendirecektir." dedi.
"Fahiş fiyat sorunuyla etkili bir şekilde mücadele edilmelidir"
Vatandaşın en önemli sorunlardan birinin fahiş fiyat sorunu olduğunu dile getiren Demir, "Kiraların asgari ücretle yarıştığı bir dönemden geçmekteyiz. Vatandaşın hayatını idame ettirirken karşılaştığı en önemli sorunlardan biri fahiş fiyat sorunudur. Ancak bu sorun görmezden geliniyor. İletişimden gıdaya, giyimden eğitime birçok sektörde karşımıza çıkan fahiş fiyat sorunuyla etkili bir şekilde mücadele edilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Vatandaştan alınan vergiler faiz ödemelerinde değil, sosyal transfer harcamalarında kullanılmalıdır"
"Vergiler kamu harcamalarının finansman kaynağı olduğuna göre ilk önce, yapılan kamu harcamalarına bakmak gerekir." diye belirten Demir, "Merkezi yönetim bütçesine göre ağustos ayı itibariyle 764 milyar TL faiz ödemesi yapılmış. Vatandaştan alınan vergiler faiz ödemelerinde değil; eğitim, sağlık, alt yapı, emekli maaşlarının iyileştirilmesi, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi için sosyal transfer harcamalarında kullanılmalıdır. Bakanlık 'Geçiş döneminde elbette bazı sıkıntılar ve yan etkiler var, ancak bunlar geçicidir. Dolayısıyla, tüm bunlar aslında bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor' gibi açıklamalar yapıyor. Oysa ekonomideki sıkıntılar, yan etkinin çok ötesinde geçinememek gibi kalıcı ve ciddi sonuçlar getirmiştir." dedi.
"GSM operatörlerinin aşırı zamlarının denetlenmesi, sadece tüketici için değil, aynı zamanda ekonomik dengeler için de bir gereklilik arz etmektedir"
Açıklamalarına GSM operatörlerinin fahiş zam yarışına tepki göstererek devam eden Demir, şu ifadeleri kullandı:
"Son günlerde GSM operatörlerinin özellikle taahhüt yenilemeleri sırasında yüzde 300-400'e varan artışlarla uyguladığı fahiş zamlar, halkın tepkisini çekmektedir. 'Operatör Soygunu' etiketiyle sosyal medyada da yoğun bir şekilde dile getirilen bu sorun, artık halkı canından bezdiren bir yük haline geldi.
Zorunlu ihtiyaç haline gelen cep telefonu kullanımında özellikle eski abonelere uygulanan zamlı tarifeler, yüksek enflasyon oranlarının bile çok üstüne çıkıyor. Halkın geçim derdine düştüğü bu ortamda GSM operatörlerinin başvurdukları aşırı zamların fahiş fiyat kapsamına girmesi, yetkili mercilerin müdahale etmesini zorunlu kılıyor.
Yetkili merciler bu konuya karşı daha duyarlı olmalı ve halkın yaşadığı ekonomik sıkıntıları göz önünde bulundurarak fırsatçılığa karşı harekete geçmelidir. GSM operatörlerinin aşırı zamlarının denetlenmesi, sadece tüketici için değil, aynı zamanda ekonomik dengeler için de bir gereklilik arz etmektedir. Bu konuda acil müdahalede bulunularak düzenleyici önlemler alınmalı; rekabetin artırılması, şeffaflık ilkeleri çerçevesinde kullanıcıların korunması için gereken düzenlemeler yapılmalıdır."
"BM'nin yapısı acilen revize edilerek Dünya 5'ten büyüktür anlayışı pratiğe geçirilmelidir"
Son olarak BM'nin Filistin kararı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Demir, şunları kaydetti:
"Filistin'in, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na ilk kez sunduğu ve siyonist israilin işgal altındaki topraklarda mevcudiyetini 12 ay içinde sonlandırmasını talep eden karar tasarısı kabul edildi. 43 ülkenin çekimser kaldığı oylamada ABD'nin başını çektiği 14 ülke ise ret oyu kullandı. Gazze'de 11 aydır devam eden soykırıma karşı caydırıcı bir yaptırım uygulayamayan BM, Genel Sekreter Antonio Guterres'in de dediği gibi güncelliğini yitirmiş, 5 devletin mutlak veto yetkisiyle etkisiz hale gelmiştir. Terör rejiminin finansörlerinin mutlak veto yetkisine sahip olduğu bir kuruluşun işgali ve işgalcileri durdurması ham hayalden ibarettir.
BM, mart ayında Güvenlik Konseyi'nden çıkan Gazze'de 'acil ateşkes' kararını uygulamayan işgal rejimine karşı hangi adımı atabilmiştir? Yıllardır yaşanan mücadeleye rağmen soykırıma uğrayan Filistin'in tam üyeliğini destekleyen tasarı ancak mayıs ayında BM Genel Kurulu'nda kabul edilebilmiştir. Karar Filistinlilere BM'ye tam üyelik vermemekte, Filistin Devleti'nin tam üyeliğe uygun olduğunu onaylamaktadır. Güvenlik Konseyi'nde onaylanması halinde ise terör rejiminin müttefiki ABD tarafından veto edilmesi muhtemeldir.
193 üyeli uluslararası bir kurum, veto hakkına sahip 5 üyeden herhangi birinin tek başına kilitlemesi nedeniyle tamamen etkisiz bir hale gelebilmektedir. BM'nin yapısı acilen revize edilerek Dünya 5'ten büyüktür anlayışı pratiğe geçirilmelidir." (İLKHA)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.